Tüm bunların yanında, İ.K. alanında görev aldığım firmaların, Danışmanlık, Sağlık, Hizmet, Gıda İçecek ve Perakende, Tekstil, Teknoloji ve Telekom gibi farklı sektörlerde yer almasının da, uzmanlaşma sürecime katkı sağladığını ve tüm insan kaynaklarının süreçlerine hâkim olmamda etkili olduğunu düşünüyorum. Ürettiğim ve hayata geçirerek sonuçlarını da gözlemleme imkânı bulduğum birçok proje yanında, bazı kurumlarda yaptığım şekilde tüm süreçleri sıfırdan kurgulayarak hayata geçirmenin verdiği hazzı ifade etmek gerçekten zor.
Bu mesleki deneyim sürecinin belki de en yoğun ve güzel tarafı; bugüne kadar yaklaşık 30.000 kişi ile iş mülakatı yapmış ve bunlardan yaklaşık 5.000 i nine bir şekilde iş imkânı sağlama fırsatı bulmuş olmamdır. Tabi mecburen de olsa yaklaşık 2.000 kişinin de iş akdi feshini yapmak durumunda kaldım ama bu arkadaşlarımızın da bir kısmına farklı yerlerde iş bulma fırsatı yaratmak da ayrı bir haz oldu.
Bu kadar geniş tecrübe ile gelen birikim size 'Ben insanı gözünden tanırım' sözünü söyletebiliyor mu?
"İnsanı gözünden tanırım" diyemem çünkü özellikle mülakat teknikleri alanında ve İnsan Kaynaklarının diğer uygulamaları ile ilgili yoğun olarak verdiğim eğitimlerde, İnsan Kaynakları alanında çalışan meslektaşlarım dâhil tüm yöneticilere ve ekiplerine kesinlikle dikkatli olun dediğim bir yaklaşımdır. "Gözünden tanırım" ifadesi, genelde işletme körlüğünün oluştuğuna dair bir emaredir. Mülakatlarda, performans görüşmelerinde ya da tayin terfi ve rotasyon ile ilgili tüm süreçler ile işten çıkarımlarda böyle bir önyargıya girmeden, karar sürecinin her aşamasında ve her görüşmede sıfırdan ve veri odaklı başlayarak, tamamen objektif bakış açısıyla yaklaşmak
gerektiğini düşünüyorum. Ben her adaya / çalışana bu şekilde yaklaşılmasının özellikle günümüzde çok önemli olduğunu belirtiyorum ama tabi ki oldukça zor bir süreç çünkü egolarımız, tarzımız, değerlerimiz, bilgi ve deneyimimiz ile veriden ziyade sübjektif değerlendirme ile hareket etme kültürümüz bu süreçte sıkça engeller çıkarır.
Peki, işten çıkarımlar ve yasal süreçler ile ilgili İnsan Kaynakları Çalışanlarına neler söyleyebilirsiniz?
5.000 kişiye iş imkânı sağlarken ne yazık ki özellikle kriz ya da değişim dönemlerinde yaklaşık 2.000 kişiyi de işten çıkarmak durumunda kaldım. Bunu gerçekleştirirken 4857 sayılı iş hukuku kapsamında yoğun olarak deneyim kazanma fırsatı buldum. Burada son 10 yıl içinde birkaç kez değişen yasa, kanun, yönetmelik ve tüzükler ile özellikle içtihatlarda oluşan farklılıkları da çok yakından takip etmek gerekti. İş Hukuku ile SGK ve diğer mevzuat ile ilgili noktaları da içine alan Endüstriyel İlişkiler alanını sadece İnsan Kaynakları alanında değil diğer yönetsel fonksiyonlar içinde de bilgi ve yaklaşım olarak çok önemli ve ülkemizde uzman eksikliğinin olduğu bir alan olarak görüyorum. Çalışanlar bu konularda artık eskisi gibi değil ve çok daha bilinçliler. Bu durum, kurumların hata yapmaları halinde ciddi maddi ve manevi yükümlülükler ile karşı karşıya kalmasına da neden oluyor.
Bunca yıllık deneyim süresinde eğitim ve gelişim alanında kendinizde ne gibi farklılıklar yarattınız? Bu değişim hem AIM İnsan Kaynakları Danışmanlığı, Koçluk ve Eğitim Hizmetleri firmasına hem de bir eğitimci ve koç olarak size neler katıyor?
Boğaziçi Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Lisans eğitimim sonrası iş yaşamında direktörlük yaptığım sırada reel sektörün ihtiyaçlarını akademik açıdan daha iyi değerlendirebilmek için devam ettiğim İ.T.Ü. n de, 2006 yılında Executive M.B.A. i tamamladım. Aldığım diğer ciddi eğitimler arasında ise ancak iki yıl kadar devam edebildiğim Psikodrama Eğitimim ve son olarak European Gestalt Coaching Program dan mezun olarak sertifikasyonunu tamamladığım Gestalt Koçluk Programını sayabilirim. Arada geçen 15 yılda, teknik, mesleki ya da kişisel gelişim alanında aldığım diğer yüzlerce farklı eğitimi ya da katıldığım programları da bir kenarda devamlılık, gelişim ve takip açısından tutmak lazım diye düşünüyorum. Öyle ki eğitim verebilmek ya da bir konuda danışmanlık yapabilmek için sadece o alandaki eğitimleri almak değil, anlamak, yaşamak, uygulamak ve insana dokunduğu yerleri ve etkilerini de görmek gerekiyor. Bizim işimiz insanla ilgili olduğu için insana değer katacak ve insan tanıma ile ilgili ne varsa öğrenmeye ve kendime katmaya çalıştım ve çalışıyorum.
Geçen sene itibarı ile İnsan Kaynakları Danışmanlığı, Eğitim Programları ve Koçluk alanında hem kurumlara hem de kendini geliştirmek isteyen bireylere hizmet vermek üzere AIM İnsan Kaynakları Danışmanlık, Koçluk ve Eğitim Hizmetleri ni yine alanında uzman 12 kişilik bir ekip ile birlikte kurduk. AİM kurulurken 3 ana faaliyet alanı üzerine odaklandı. Bunlar; insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında (İş Hukuku ve ISG dâhil) Danışmanlık hizmeti vermek, Koçluk Hizmetleri ve Eğitim ile Gelişim Programları olarak belirlendi. Yani AIM; Koçluk alanında Kariyer ve Yönetici Koçluğundan, İnsan Kaynakları ve Takım Koçluğuna kadar geniş bir yelpazede yer alan koçluk hizmetlerini sunan, Eğitim programlarında, kişisel gelişim, beceri geliştirme, Yönetim ve Liderlik
Eğitimleri yanında mavi yaka ile ilgili diğer teknik eğitimleri de verebilecek uzmanları bünyesinde sunan bir şirkettir.
Yetkinlik temelli mülakat teknikleri, Eğiticinin Eğitimi, Sunuş Teknikleri, Performans ve Kariyer Yönetimi, Yetenek yönetimi ve Yedekleme ile 4857 Sayılı iş kanunu kapsamında işten çıkarmalar, ISG Programları, yönetici ve grup koçluğundan, liderlik programlarına kadar farklı yelpazede yer alan 96 başlıktaki hizmeti veriyoruz. Şuanda AIM İnsan Kaynakları Danışmanlık, Koçluk ve Eğitim Hizmetleri çatısı altında, farklı alanlarda uzman 14 kişilik bir ekip ile hem bireylere hem de kurumlara tüm birikimlerimizi sunmaya çalışıyoruz.
Mesleğinizin keyif aldığınız ve zor bulduğunuz tarafları nelerdir?
Hergün farklı insanlarla, farklı farklı kişiliklerle biraraya geliyoruz. Beklentiler ve istekler farklı, birinin problem olarak tanımladığını bir diğeri normal karşılayabiliyor. Dolayısıyla her insanı algılayabilmek, her insanın koçluğunu yapabilmek, aynı başlıktaki her hangi bir koçluk, eğitim ya da gelişim ya da programını farklı gruplara aynı şekilde sunabilmek farklı yetkinlikleri gerekli kılıyor. Bir firmada verdiğiniz bir hizmet bir başka firmada, eğer kişiyi doğru analiz etmediyseniz anlamlı olmayabiliyor. İnsanı analiz etmek işin zor ama bir o kadar da değerli kılan tarafı çünkü kişinin ve kurumun beklentilerine doğru sonuç verdiğinizde memnuniyet ortaya çıkıyor ve haliyle siz de bu durumdan keyif almış oluyorsunuz. Memnuniyet olmadan keyif olmaz diye düşünüyorum.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Örneğin dün Eskişehir de tüm gün uluslara arası bir firmanın yöneticilerine "Koçluk Yetkinlikleri ile Yönetim Becerilerinin Geliştirilmesi" programını sundum ve geçe yarısı İstanbul a dönüp bugünkü programa sabah saat 07:00 da uyanarak başladım. Sabah 10:00' da, satış alanından bir yönetici ile koçluk programımız vardı. Akabinde, seansımız bitince saat 11:30/ 12:00 gibi insan kaynakları alanından bir diğer yönetici arkadaşımızla bir diğer koçluk seansını tamamladık. Öğleden sonra ise yabancı bir banka ile görüşmemiz vardı. İlgili bankanın üst düzey yöneticisi ile "Kurum içi Değişim Yönetimi" konulu program için toplantımızı yaptık. Oradan buraya geldik ve şu an sizinle beraberiz. Sonrasında saat 17:00 de bir danışmanımız ve bir montörümüz ile yeni bir programın içerik tasarımı ile ilgili toplantımız olacak.
Gün içerisinde bazen şehir içinde 300 km yi geçerek yol kat ettiğim oluyor. Cumartesi ve Pazar günleri gibi bir ayrım da olmadığından dinlenmeyi günün değişik saatlerinde farklı aktivitelerde yer alarak yapabiliyorum.
Nasıl bir Liderlik tarzını benimsiyorsunuz? Mesleğinizi tercih etmek isteyen arkadaşlara önerileriniz neler?
Tüm meslek hayatımda paylaşımcı, üretken ve demokratik tarzda çalışan ancak liderin götürdüğü yolda ilerleyen ya da gerektiğinde ilerlememeyi tercih eden biri oldum J Ekip içindeki çalışmalarımızda yaklaşımım ise çoğulcu ve paylaşımcı bir tarzdadır. Ekip üyelerinin tamamının ortak görüşte olması en çok arzu edilen olsa da doğal olarak en az karşılaştığımız andır. Bence ekip demek birbirini tamamlayan insanlar ve farklı düşünceler demek. Ortak akıl ve ilerleme için farklı görüşler olmak zorunda. Tabi bunları tek bir potada eritip bir bütüne ulaşmalarını sağlamak da liderin becerisine kalıyor. Herkes aynı görüşte olamayacağına göre ki eğer var gibi görünüyorsa orada bir ekipten ziyade körler sağırlar birbirini ağırlar durumu vardır J , mümkünse uzlaşma sağlamak, bu da gerçekleşemiyorsa, çoğunluğu algılamak genelde yapmaya çalıştığımdır. Ama kalitatif çoğunluk yoksa ya da grup parçalara ayrılmış ise lider son sözü söyler. İnsan kaynakları alanında ilerlemek isteyen arkadaşlar özellikle bu noktalara dikkat etmeli çünkü genellikle işten ayrılma nedenlerinin önde gelen sebebi yönetici ile uyumsuzluklardan kaynaklanıyor. Burada liderlik ve iletişim tarzı son derece belirleyici oluyor.
Bir başka önemli nokta da, bu mesleği tercih etmek isteyen arkadaşların hareketi, seyahet etmeyi, farklı insanlarla bir araya gelmeyi ve zorluklarla mücadele etmeyi de sevmeleri gerektiğidir. Kendi kişilik yapılarına ve kariyer hedeflerine göre, alanları ile ilgili generalist olarak ilerlemeyi ya da özellikle bir alanda uzman olmayı da seçebilirler. Şuanda üniversiteyi bitirip işe ilk girenlerin tamamına yakınına "IRONİK olarak Uzman dense de" asıl uzmanlığın title dan bağımsız olarak en az 5 – 10 yıl sonra geleceğini ve kendilerine yaptıkları yatırımın mutlaka geri döneceğini unutmasınlar. İnsanı, iletişimi, hareketi ve enerjiyi seven kişilere bu mesleği kesinlikle öneriyorum. Tabi kesinlikle kendilerini sürekli geliştirmeli, teknolojiyi takip etmeli, teknolojiyle beraber sosyal medyada da içerisinde kaybolmadan dâhil olmalılar.
Link Bilgisayar ile ilgili düşünceleriniz neler?
Link Bilgisayar bu alanın ilklerinden olup senelerdir hizmetleri ve kurumsal duruşuyla ayakta kalmış ve sektöre öncülük etmiştir. İş ortağımız olarak kendileri ile uzmanlık alanlarımızda iş birlikteliği yapmaktan memnuniyet duyuyorum. Yeni oluşumlara imza atmaktaki başarısını da takdirle karşılıyorum.